Nasıl bi' şey ki?

Fotoğrafım
Çok Boğaziçili, öyle ki mezun olmayı düşünmüyor. Çok crazygirl89. Çok kestane12. Çok “Yay” kadını, hatta “Yay-Yay” kadını. Çok kedi, gerektiğinde kaplan. Çok çığırtkan ama hep suskun. Çok kıskanç, hiç paylaşımcı. Çok “benim şarkım bu!” cu. Çok “bu da benim oldu artık!”çı. Çok şımarık, çok ukala. Çok renkgarenk ama hep siyah. Çok karışık, çok tekdüze. Çok uzattı ama napsın hep anlatası var. Çok çok. Çok da az. Hiç mutsuz, hiç mutsuz ve hala mutlu.

25.12.11

Adsız

İki gündür bi' şeyler izlemekten, dinlemekten gözlerim, kulaklarım değil; kalbim yoruldu.
Paylaşmak istediğim oldukça çok şey var. Konuşmak yerine yazdığım zamanlara geri döndüm. Eksik olan duyguyu, tümceyi şarkılarda-filmlerde aradığım boşluklara geri döndüm. Kimsenin anlamayacağını sandığım gülüşlerimle boğuşmalarıma geri döndüm.
Özgür hissettiğim andır belki de bu. Ben yazabilirim, yazmakta sorun yok. Sorun okuyanın anladığında. Ben yazarken kendimi kimsenin anlamayacağına inandırıyorum. Böylece bir özgürlüktür alıp gidiyor başını. Ne tatlı…
Bu seferki yazışlarım, gülüşlerim üzgün değil. Bu seferki kaç dişim varsa onu gösteriyor bakanlara. Farklı bir şeyler görüyor insanlar. Ben de aynaya daha çok bakar oldum haliyle. Kendimi izlemekten, kendimi dinlemekten gözlerim, beynim değil; kalbim yoruldu.
Ne olursa olsun, asla emin olamayacagım bi’ raddedeyim şu sıralar. İyi veya kotu olması değil, bir şeylerin oluyor olması önemli. Tüm hayatının iki secenek arasında değişeceği söylendiğinde kafa yapın cok ilginç oluyormuş. İyi mi, kötü mü? Paylaşmak istediğim oldukça çok duygu var. Paylaşmak yerine sakladığım zamanlara geri döndüm. Eksik olan duygunun kalmadığı, her şeyin tamam olduğunu sandığım boşluklara… Herkesin bal gibi bildiği üzüntülerimle eğlenmelerime geri döndüm.
Hapsedilmiş hissediyor kendini insan bu anlarda. Ben gizleyebilirim, ondan kolay iş yok. Ben gizlerken kendimi hiçbir zaman ortaya çıkmayacağına inandırıyorum. Böylece bir suçluluk duygusudur alıp gidiyor başını. Ne zor…
Adsızlara asla alışamamışken, bu seferki adsızım üzücü değil. Bu seferki nasıl bu kadar beni güldürebiliyor onu da bilmiyorum. Farklı bir şey görüyorum. Daha çok görmek istiyorum haliyle. Onu izlemekten, dinlemekten gözlerim, beynim değil; kalbim yoruldu.
Emin olsam bile bir şeylerin olamayacağı bi’ raddedeyim şu sıralar. Katiyet önemli değil, olsa da olur olmasa da.  Bırak tüm hayatı, üç-beş günümün bile iki seçenek arasında değişeceğinin farkına vardığımda kafa yapım çok ilginç oluyor. Olur mu, olmaz mı? Paylaşmaya kıyamadığım tek bir şey var. Paylaştığımı sanıp kendimi rahatlattığım, aslında kendime bile anlatamadığım, anlamını anlayamadığım zamanlara geri döndüm. Her şeyin eksik olduğu, boşluklar arasındaki o duygu yoğunluğuna geri döndüm. Herkesin her şeyi bildiğini sandığı, beni bilenlerin bile yanıldığı en beyaz karalarıma geri döndüm.
Mutlu hissettiğim gerçek andır belki de bu. Ben üzülebilirim, üzülmekte sorun yok. Sorun nasıl üzüldüğümde. Ben yaşarken kendimi, beni kimsenin üzemeyeceğine inandırıyorum. Böylece bir aşktır alıp gidiyor başını. Ne acı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder