Nasıl bi' şey ki?

Fotoğrafım
Çok Boğaziçili, öyle ki mezun olmayı düşünmüyor. Çok crazygirl89. Çok kestane12. Çok “Yay” kadını, hatta “Yay-Yay” kadını. Çok kedi, gerektiğinde kaplan. Çok çığırtkan ama hep suskun. Çok kıskanç, hiç paylaşımcı. Çok “benim şarkım bu!” cu. Çok “bu da benim oldu artık!”çı. Çok şımarık, çok ukala. Çok renkgarenk ama hep siyah. Çok karışık, çok tekdüze. Çok uzattı ama napsın hep anlatası var. Çok çok. Çok da az. Hiç mutsuz, hiç mutsuz ve hala mutlu.

19.3.12

anlatılmaya gec kalınan bir hikaye.. SS9.

Ben geçen ay hayatımın en heyecanlı anlarından birini yaşadım! Sol omzumun üstüne minik bir kedi kondurdum. (sizin gözünüzde) Aslında olay bu kadar basit değil tabii ki.
Küçüklüğümden beri bir çok dövme hayalim vardı. Bu hayallerin ciddi anlamda ütopik olduğunu anlayınca kendimi tek bir kelimeye sabitledim. Ambigram seklinde "Selen" yazdıracaktım. Canım Ablam... Hayatımdaki hiç şüphesiz en değerli insan. Derken kendisinden gelen tepki çok net oldu: "Saçmalama!" Daha geçen gün dedim, neden hep böyle eski Türk filmlerindeki kötü kadınlar gibidir, nettir; bilemem o kadarını. Ama bende tırsış o tırsış. Sıkıysa yazdır yani öyle bir şeyi. 
Ablam bunu söyledikten sonra daha çok düşünmeye başladım. Yok yani çizdircem kendimi, belli bir şey kaçarı göçeri yok. Aklıma arkadaşlarımın dövmeleri geldikçe daha da ifrit oldum. Pişman olanlar, bayağı bildiğin çikletten çıkmışa benzeyenlerin yanında bazısınınkiyse inanılmaz yaratıcı ve mükemmelden bir öncesi gibiydi. Kıskanmıyor değildim hani. Sonra aldım kafamı iki elimin içerisine düşündüm. Selen yok, anladık ama "S" harfi olabilir dedim, içimden. Hem benim baş harfim, narsist oldugumu bilmeyen yok. Ablam bir şey diyemez. "E olmuşken iki S olsun. Selen Sena olur." dedim. Hem bana "SS" diyenim de çok. Üzerine bir de uğurlu sayıyı mı eklesem, "9". Forma numaram ayrıca. Ama çok anlamsız oldu yani, görüntü şu; "Ss9" Kendi kendime tribal bir şeyler çiziyorum, ordan birleştiriyorum, burdan aradan geçiriyorum. Yok! Olmuyor. Bir şeyler eksik, bulunmuyor. 
Derken o eksik şey bir anda kafama dank etti. Yıllar yılı süregelmiş bir şeyi neden hayatımın sonuna kadar omzumda tasıyacagım dovmeme eklemiyordum ki? Lakabım, kedi... Çizmeye devam, bir büyük S, bir küçük s, 9 olsun dedim; birleşince kediye benzesinler. Baktım olacak iş değil, o mükemmel dövmeye sahip olan arkadaşlarımdan DB beni dövmecisine götürdü. 
Yazın ortası, bayağı da sıcak. Bebek'e insan kestirme merdivenlerden koşa koşa indik Destikle. Dövmecinin mekanı anlatamam gitmeniz gerek. Ama adı bile yetti bana; Red Cat Tattoo. Emrah çizdi bir şeyler, güzel de oldu ama nedense kendime dur dedim. Yoksa o an bile yaptırabilirdim. Eve döndüm ablamı aradım, "2 tane S bi de 9u kediye benzetecek dovmeci arıyorum, seninki yapabilir mi?" diye. Dövme yaptırmamı istemiyor ya, "HAYIR." diye yine kötü kadın cevabı geldi. Sonra ben asla ve asla istedigim gibi olamayacagına inanıp dovme yaptırmaktan vazgectim. (Daha doğrusu vazgeçtiğimi sandım.)

Ama günlerden bir gün internette dolaşırken bir kedi tribali gördüm. Orasıyla oynadım, burasıyla oynadım; adam edemedim. Fakat dovmeyi gorur gormez buna benzer bir sey olacagına emindim. "Çok acıyacak lan!" korkusunu yendiğim anda Destine Uludağ'daydı. "Bekleyecek halim yok, gidicem ben Red Cat Tattoo'ya." diye mesajlar atıyordum kızcagıza. Hayır yani hazırım ya, hevesim kacacak yine yalan olacaktım.
Okul açıldı, 20 Şubat. Hayat o sıralar da bayağı da hızlı. O ivme bana biraz yalnız olduğumu hissettirdi nedense. Anneme, babama (ki hala haberi olduğunu sanmıyorum, şahsen ben söyleyemedim.), ablama bile haber vermeden Destine'yi kaptığım gibi Bebek'in yolunu tuttum. Meraklı Başak da bize takıldı. Girdik Red Cat'e, içerde adamın biri boydan boya bacağına dövme yaptırıyor. 
Bekliyoruz. Bitti. 
Emrah baktı elimdeki kedi tribaline düzenlemeye başladı. Benim kalbim güm güm değil yani öyle bir seste ki PATLAYACAK RESMEN! Diye düşünürken... Bitirdi. Yok olmadı. "9'u goremiyorum." diyorum. 9'u duzeltiyor, "Bu sefer de S'ler gitti!" diyorum. Etrafımdaki herkes tövbe tövbeleniyor. "Ayyyy, sıçtım ben yine olmayacak galiba." dediğim bir anda Emrah eskizin ayna misali simetrisini aldı ve ben nutkum tutulmuscasına izledim o çizimi. Bakmadım, izledim. En üstten altına kadar sanki bir film gibi süzülüyordu kedim. Tüm vucudu bir S, kucuk kafası baska bir S. Kuyrukta 9. Aşık oldum! Sterilizasyon basladı. Ben yusuf yusuf. İçerden müzik açıldı, benim böyle hayalimde Muse falan varken çalan şarkıyla içimdeki bütün endişe gitti; bir baktım dans ediyoruz hep beraber. Emrah'ın Türk Sanat Müziği dinleyesi gelmiş, bildiğin fasıl var dovmecide. Ben eksik kalır mıyım, o zaman dovmem yapılmaya devam ederken ben de bir istek parça alayım lutfeeeeeeeeeen. "Dudaklarında arzu kollarında yalnız ben, sana bakan bir çift göz ben olayım sevgilim." (şaka değil gerçek, dövmem bu şarkıyla beraber yapıldı.)
Korku dolu bekleyişlerim, yıllar boyu kendi kendime çizmelerim tam olarak 2 saniye içinde şekil buldu kısacası. Korkutan hep acaba pişman olur muyum ilerde, kimi hatırlayacagım buna bakınca vs. iken, simdi bunların hiçbiri yok. Çünkü ne olursa olsun ablamın bana destek için her zaman arkamda olacagını; Destine'nin en sacma, gereksiz heyecanlarımı sakinlestirmek veya bazen de utanmayıp onları tetiklemek için yanımda olacagını biliyorum. 
Bakıp bakıp "İyi ki yapmışım. " diyorum.
İyi ki...