Narin bir kuş onun kaleminde kadın, sönmeye vurmuş bir cigara pişmanlıkları; ama en güzeli de gökgürültülü fırtına gibi aşkı...
"ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken bıraksalar, gökyüzü kendini ikiye bölecekti; çünkü iki kişiydik."
"ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken bıraksalar, gökyüzü kendini ikiye bölecekti; çünkü iki kişiydik."
Ne şanslıdır onun kelimeleriyle yaşayan kadın! Kıskanırım. Halbuki bir "Balzamin"i vardır aynı ben; el kadar bir kadınım, kirpikli sabahlara kadar... Bir insan edindim kendime, bir şarkı, yüreğimde umut. Güzelim de oldukça, bunu söylediğim için çocuğumdur da. Ne olurdu ki bana yazılsaydı böylesi?
Kıskanıyorum. "İki şey; aşk ve şiir mutsuzlukla beslenir. Biri ona dönüşür." Böylesi bir adamın mutsuzluğu olmak istiyorum. Bir erkeğin gururunu hiç edip sevdiği kadın olmak... "Ama senin, daha nen olayım isterdin? Onursuzunum senin..."
Gerçek nefesi saçlarında bulduğu, kıt zamanlarda aşkı yaşadığı kadın olmak... "Kırmızı bir kuştur soluğum, kumral göklerinde saçlarının. Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa; dörtnala sevişmek lazım."
Gerçek nefesi saçlarında bulduğu, kıt zamanlarda aşkı yaşadığı kadın olmak... "Kırmızı bir kuştur soluğum, kumral göklerinde saçlarının. Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa; dörtnala sevişmek lazım."
Elini yüzünü yıkarken yazmış gibi geliyor kelimeleri; kendi yazdığını okurken gülümsemesi belki bundandır. Yalnızlığın başkenti onun yaşadığı yerse, hemen gidelim! Belki biz de nasipleniriz, sevdasından. Böylesi bir aşksa bana böylesini yazdıracak; böylesi yalnızlığa, böylesi mutsuzluğa koşa koşa giderim. Gözlerim durur mu? Onlar da giderler.
Kıskanıyorum işte! Giden kadın olmak istiyorum. Tutup kendini "incecik" sevdirmek ne demek be adam! Birini yalnızlığına çözüm olabilecek kadın atayabilmek ne demek? Ama en güzeli de canının acısını "Olur böyle şeyler ara sıra..." diye tarif etmek...
Biz ki, en ufak bi' mutsuzlukta isyanlardayız, ben elimde onun şiirleriyle büyüdüm. "Mutsuzluğumu yeterince hakketmek için geri döndüm, kilometrelerce yürüdüm." Sözü tasması takılı köpek gibi gezdiren adama hayran ola ola yürüdüm. O kadar büyüttüm ki içimdeki mutsuzluk aşkını, bunu hakketmediğimi görüp içimdeki mutsuzluğu öldürdüm. Bize yasak olmalı; aşkı, mutsuzluluğu, yalnızlığı yazmak. Bize yasak olmalı sevdiğini özlemek, seviştiğini gizlemek. Bize kalan hep mutluluk, çünkü solumuş O tüm mutsuzluğu içine. Bize düşen onu anmak; dilimizde sözleri, dudaklarımızda yaşarcasına ıslaklığı, belki aşık olduğumuzu sanıyorsak gözlerimiz dolu dolu...
Sonrası? Sonrası iyilik sağlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder